Doya Doya, Semt Mahalle !
İSTANBUL KÜLTÜR TURU

Bir İSTANBUL gününü ORTAKÖY ’de karşılıyor ve günün ilk ışıkları ile klasik İstanbul fotoğrafımızı çekiyoruz. Ardından DOLMABAHÇE SARAYI ’na gidiyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nun bir başka yönetim merkezi olan, aynı zamanda Ata’mızın ebediyete intikal ettiği görkemi ve ihtişamıyla bizleri hala etkilemeye devam eden Saray’ımızı ziyaret ediyoruz. Bir zamanlar Boğaziçi’nin geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bataklık haline gelen koyunun dönüşüm hikayesine tanıklık edeceğiz. Hasbahçelerden köşk ve kasırlara uzanan hikayesini büyük bir saray la sonlandıracağız. Sarayın bölümlerini keyifle gezdikten sonra DOLMABAHÇE SAAT KULESİ ve CAMİ önünde fotoğraflarımızı çekip aracımıza geçiyor ve adını MAKSEM ’den alan TAKSİM ’e ulaşıyoruz. İsmini aldığı yapı hakkında bilgi aldıktan sonra İstanbul'un simgelerinden birisi olan, CUMHURİYET ANITI ’nda çekileceğimiz hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Döneminin heykeltıraşlarından Pietro Canonica’ya yaptırılıp, İstanbul’a getirilerek yirmi üç günde Taksim’e yerleştirilen ve 8 Ağustos 1928'de açılışı gerçekleştirilen yapının ardından İstanbul’un en büyük Rum Katolik ibadethanesini görüyoruz. 1880 yılında ibadete açılan AYA TRIADA KİLİSESİ ’nin ardından “Ben İstanbul’daydım” diyebilmenin ön koşulu olan İSTİKLAL CADDESİ ’nde yürümeye başlıyoruz. Derler ki: “Burada yürümediyseniz, üzerinize gelen kalabalık görüp o kalabalığı yarıp geçmediyseniz, siz İstanbul’a gelmemişsiniz demektir!” İlginçtir ki her mevsimiyle farklı olan bu caddenin her halini seviyoruz. İlk durağımız mekânı eski, kendisi yeni SİNEMA MÜZESİ. Sultan Abdülaziz döneminde Ermeni iş insanı Agop Köçeyan’ın tarafından yaptırılan TARİHİ ATLAS SİNEMA Pasajında eşsiz bir müze deneyimi yaşıyoruz. Ardından yangın sonrası yapılan ve 1930’larda bazı restoranların masalarını dışarıya kurmasıyla başlayıp, burada çiçek satılmasıyla birlikte efsanevi atmosferine ve adına kavuşan ÇİÇEK PASAJI ’na ulaşıyoruz.  AVRUPA PASAJI ya da AYNALI PASAJI sonrası durağımız ise SAINT ANTUAN KİLİSESİ oluyor. 1763 yılında Osmanlı’nın hizmetinde çalışan ya da ticaretle uğraşan, ağırlığını İtalyan ve Fransızların oluşturduğu Katolik devletlerin vatandaşları için yaptırıldığı bilinen yapının ardından MISIR APARTMANI ’na ulaşıyoruz. 1905 yılında Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa’nın kışlık konağı olarak inşa edilen sıra dışı öyküsünü rehberimizden dinledikten sonra SURİYE PASAJI ’na gidiyoruz. Türkiye’nin en büyük ikinci el ve kostüm mağazasına da içinde bulunduran bu tarihi mekânı gün içerisinde pek çok kişi ziyaret ediyor. 1901 yılında Suriye uyruklu Hasan Halbuni Paşa ve o dönemde İstanbul Ticaret Odası başkanlığını yapan dayısı Mehmet Abbud Paşa tarafından üç ayrı bina olarak tasarlanan ve neo klasik bir mimariyle inşa edilen tarihî pasajdan ayrılarak mola veriyoruz. Ama mola verdiğimiz yerde içeceğimiz kahve öyle bir kahve ki! Denilen o ki: “Burada pişen kahve öyle bir efsunlu kahve ki, öyle yoğun bir köpüğü var ki, üzerinde MANDABATMAZ!”  1967’den beri yapılan bu lezzetin tadına bizler de bakarak yorgunluk atıyoruz. Ardından 1831 yılında inşa edilmiş olan NARMANLI HAN ’a konuk oluyoruz. Birçok yazar, sanatçı yaşamış ve çalışmışlardır. Sonrasında hanın içinden geçerek bir film platosuna ulaşıyoruz. MASUMLAR APARTMANI dizisinin çekimlerinin yapıldığı apartmanı görüyoruz. Sonrasında Sultan II. Bayezid döneminde, 1491 yılında külliye olarak inşa edilen GALATA MEVLEVİHANESİ ’ni görüyoruz. Ardından Galata’da tarihi dokusu, Arnavut kaldırımları ve tarihi evleri ile bizi karşılayan Serdar-ı Ekrem Sokağı yürümeye başlıyoruz. “MUHSİN BEY ve EŞKIYA” gibi pek çok filmin de çekimine ev sahipliği yapmış. DOĞAN APARTMANI, yol boyunca birbirinden farklı ve ilgi çekici mekanıyla bize görsel bir şölen sunan sokaktan sonra, bir mola da GALATA KULESİ ’nin gölgesinde veriyoruz. Galata surlarının üzerinde bir gözetleme kulesi olarak inşa edilen, Bizans, Ceneviz, Osmanlı’yı konuk eden, efsaneleriyle bizleri düşündüren, İstanbul’un silüet yapısında alacağımız serbest zamanın ardından yürüyüşümüze devam ediyoruz. Günümüzde AŞIKLAR MERDİVENİ olarak geçse de bir dedenin torunlarına olan sevgisinin simgesi KAMONDO MERDİVENLERİ ’ne ulaşıyoruz. Abraham Salomon Kamondo ’nun torunlarının eve daha kolay ulaşabilmelerini sağlamak için yaptırdığı merdivenlerde grup fotoğrafımızı çektirdikten sonra Galata’dan KARAKÖY ’e uzanıyoruz. Bankaları ve iş hanlarıyla ünlü Karaköy ’ün bir başka yüzünü görüntüleme fırsatı yakalayacağımız şemsiyeleriyle ünlü sokağa gidiyoruz. Sonrasında FRANSIZ GEÇİDİ ile turumuza devam ediyoruz. İsmini ve tarihçesini dinledikten sonra, bu kez bir lezzet durağına gidiyoruz. İstanbul'un en iyi simit ve unlu mamullerini, taş fırında ve odun ateşinde yapmaya devam eden TARİHİ GALATA SİMİTÇİSİ, daha gelmeden kendisinin varlığını burnumuza gelen mis gibi simit kokusuyla belli edecektir. Kısa bir molanın ardından Osmanlı donanmasının en başarılı ve güçlü komutanlarından biri olarak kabul edilen Kılıç Ali Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırılan en güzel yapılardan birisi olarak kabul edilen KILIÇ ALİ PAŞA CAMİ ve HAMAM ‘ını görüyoruz. Ardından semte ismini veren TOPHANE ’nin tarihi eserlerini sırasıyla inceliyoruz. Orijinal dökümhane 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan TOPHANE, barok tarzda 1732’de yapılan TOPHANE ÇEŞMESİ ’ni, TOPHANE SAAT KULESİ ve Sultan Abdülmecid (1861-76) tarafından 1852’de yaptırılan TOPHANE KASRI ’nı görüyoruz. Sultan II. Mahmud’un Ermeni mimar Krikor Balyan’a (1764-1831) yaptırdığı camii, barok ve ampir tarzdaki NUSRETİYE CAMİ ’ni gördükten sonra, turumuzun son noktası GALATAPORT ’a ulaşıyoruz. Yeninin içinde eskiyi görüp yaşayabileceğimiz çok farklı ve modern bir deneyime imza atacağız. Sahil şeridi boyunca İstanbul’un enfes manzaralarını izlerken, diğer yandan kültür ve sanatın iç içe geçmiş modern yapılarda hayat buluşunu yaşama imkânı bulacağız. Rehberimizin belirleyeceği serbest zaman sonrası aracımıza geçerek İstanbul kokan bugünü otelimize geçerek sonlandırıyoruz. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.

Sabah kahvaltımızı otelimizde aldıktan sonra TARİHİ YARIMADA ’ya ulaşarak ziyaretlerimize başlıyoruz. İlk olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun 624 yıllık tarihinde 378 yılını geçirdiği ve yönetim merkezine de ev sahipliği yaptığı TOPKAPI SARAYI ’nı geziyoruz. Ardından sanat ve mimarlık tarihi açısından önemli eserlerden sayılan dünyanın 8. Harikası olarak gösterilen AYASOFYA ’yı ziyaret ediyoruz. Daha sonra “Dünyanın Ortasına” giderek MILLION TAŞI ’nı görüyor ve bir zamanlar sarayın su ihtiyacını karşılamak için yapılan şimdilerde ise suyun içinde yükselen sütunların ihtişamı, müziğin ve ışığın eşsiz uyumu ile bizleri büyüleyen YEREBATAN SARNICI ’na gidiyoruz. Bu büyülü atmosferden sonra Tarihi Yarımada’daki turumuza HIPODROM ’u süsleyen dönemin ünlü eserlerini görerek devam ediyoruz. ALMAN ÇEŞMESİ, DİKİLİTAŞ, YILANLI SÜTUN, ÖRME SÜTUN, İBRAHİM PAŞA SARAYI ’nı görerek, dünyaca ünlü ve yabancıların BLUE MOSQUE (Mavi Cami) de dedikleri SULTAN AHMET CAMİİ ’ni ziyaret ediyoruz. Çinileri ve mimarisiyle büyüleyen bu son ziyaretimizin ardından tramvaya binerek, EMİNÖNÜ ’nde BOĞAZ TURU için bizi bekleyen teknemize ulaşıyoruz. Yol boyunca bizleri selamlayan GÜLHANE PARKI ’nın, ALAY KÖŞKÜ ’nün, SİRKECİ ’yi görürken, kentin kalabalık ve hareketli yaşamına şahitlik ediyoruz. Ardından teknemize geçiyor ve belki de İstanbul turunun en ama en keyifli anı olan BOĞAZ TURU ’nu gerçekleştiriyoruz. Mitolojiye göre Bosphorus (inek geçidi) adını bir çapkınlık hikayesinden mi, yoksa Reinhold Lubenau ’nın da dediği gibi Boğaz’ı yüzerek karşı kıyıya geçen öküzlerden mi aldığı bilinmez… Ancak bir gerçek var ki; o da Boğaz ve Boğaz’ın ev sahiplerinin hikayelerini günlerce dinlesek bitmez. Teknemiz Haliç’ten çıkıp Boğaz boyunca yol alırken, Boğaz’ın geçmişten günümüze sahibi olan yapılarının tarihini rehberimizden dinleyerek, o güzel görüntülerinin eşliğinde yol alıyoruz. Önce Avrupa yakasını ardından Boğaz Köprüsü’nü altından geçerek, Asya kıtasını denizden keyifle keşfediyoruz. Sonrasında Tarihi Yarımadayı selamlayarak, iskeleye tekrar yanaşarak bizi bekleyen otobüsümüze geçiyor ve otelimize dönüyoruz. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.

Sabah kahvaltımızı otelimizde aldıktan sonra sabah kahvelerimizi içmek için PİER LOTİ ’ye gidiyoruz. İstanbul aşığı ünlü Fransız Yazar Pierre Loti ’nin adını taşıyan kahvenin bulunduğu tepeye teleferikle ulaşıyoruz. Seyir terasından Haliç’i izliyor, fotoğraflarımızı çekiyoruz. Sonrasında serbest zaman kullanıyoruz. Dileyen misafirlerimiz bu zaman içerisinde keyif yapabilir dileyen misafirlerimiz de tekrar teleferikle inerek EYÜP SULTAN CAMİ ve TÜRBESİ ’ni ziyaret edebilirler. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin hemen dışında, Haliç’in kuzeyinde yer alan, İslam dünyasının kutsal kabul ettiği yerlerden birisi olarak kabul edilen mekanın ardından araçtaki yerimizi alıyor ve hareket ediyoruz. Ardından iskeleye gidiyor ve Büyükada Vapuru ’na geçiyoruz. Şarkılara konu olan yıllarca dilimizden düşürmediğimiz vapurda geçireceğimiz keyif dolu dakikaların ardından BÜYÜKADA ’ya ulaşıyoruz. Ama Faytonla ama bisikletle ama yürüyerek keşfedeceğimiz Büyükada sokakları, evleri, havası ile bizleri büyüleyecek, belki de alıp bizi başka zamanlara götürecek. Vapur saatimiz geldiğinde iskelede buluşarak Büyükada’ya veda ediyor ve keyifli bir vapur yolculuğu sonrasında iskeleye ulaşıyoruz. Bizi bekleyen otobüsümüzde yerlerimizi alarak BEYLERBEYİ SARAYI ’nı ziyaret ediyoruz. Bir yazlık saray olarak inşa edilen bahçeleri, köşkleri ile farklı bir yapı olan saray ziyaretimiz sorası Güzel İzmir’imize doğru yola çıkıyoruz.

ÖNEMLİ NOT: Yol yoğunluğu, trafik, sis ve hava şartlarına bağlı olarak İzmir’e varış saatimiz planlanandan geç olabilir. O sebeple dönüş bileti, uçak bileti gibi planlarınızı bir sonraki güne göre yapmanızı öneriyoruz. Bu turun planlaması Eski yoldan gidiş dönüş planlanmıştır. Ücretli yol - otoban kullanılmayacaktır.